a

Facebook

Twitter

Copyright 2024 Zigana Köyü.
Tüm Hakları Saklıdır. by ZiganaWEB

8:00 - 19:00

Our Opening Hours Mon. - Fri.

975.789.098

Call Us For Free Consultation

Facebook

Twitter

Search
Menu
 

Gelenek-Görenekler

Zigana Köyü Derneği > Gelenek-Görenekler

GALANDAR GECESİ

Yöremizde yılın ilk ayı Galandar adıyla anılır. Bu ayın ilk gecesinde değişik eğlenceler yapılır. Rumi takvim, Milat takvimini 13 gün arkadan izlediği için 12 Ocak gününü 13 Ocak gününe bağlayan geceye Galandar gecesi denilir. Galandar gecesi Tüm evlerde lahana sarması, mısır ve patates haşlaması, kabak dilimi, fındık, ceviz, elma, armut, ayva gibi özel yemekler, yemişler ve çerezler hazırlanır. Aile bireyleri bu yiyeceklerle hazırlanan Galandar sofrası başında oturarak kendi aralarında bir şölen havası yaşarlar. Çanta atmak Galandar gecesinin en yaygın eğlencesidir.

Çanta atmak, genç erkeklerin işidir. Zaman zaman genç kızların da erkek giysileri giyerek çanta atmaya çıktıkları görülür. Atılacak çantanın açık ucuna önceden uzunca bir ip bağlanır. Bu ip çantanın uzak bir yere atılıp geri çekilmesini sağlar. Çanta atma sırasında tanınmamak için değişik kıyafetlere girilir. Karanlık basar basmaz kimseye görünmeden belirlenen evlerin kapılan çalınır. Çanta atanın kim olduğunu öğrenmek için evden gelen seslenişlere ses değişikliği yapılarak yanıt verilir:

Ne olursa alırız
İste geldik kapınıza
Selam verdik yapınıza
Selamımı almazsanız
Daha gelmem kapınıza

 Kapı aralanır aralanmaz önceden hazırlanan çanta hızla içeri fırlatılır. Buna çanta atma denir. Evdekiler, çantanın içine değişik yiyecekler koyarlar. Kapıda bekleyenler, çantanın ipini çekerek oradan uzaklaşırlar.

Çanta atma sırasında ilginç olaylarla da karşılaşılır. Muziplikten hoşlanan kimi kişiler, evlerine atılan çantalara yemiş yerine kedi yavrusu, kemik, taş, odun gibi şeyler ya da acı bibere, tuza bulanmış yiyecekler koyarak çanta atanlara eğlenceli oyunlar oynarlar.

Çanta atma geleneği, nişanlılar arasında armağan alışverişini de sağlar. Nişanlı delikanlılar, nişanlısının evine attıkları çantalara ayrıca özel armağanlar koyarlar. Atılan çanta, nişanlı kızın armağanlarıyla doldurularak geri verilir. Galandar günü ve gecesiyle ilgili başka gelenekler, görenekler ve inanışlar oldukça çoktur.

Bunlar; 
-Gelinlik kızı olan evlere atılan çantalara kimi annelerin önceden hazırladıkları tuzlu çörekler koyduğu söylenir. Çöreği yiyen delikanlıların o gece evin kızını düşlerinde göreceklerine ve ona tutulacaklarına inanılır.
-Galandar ayının ilk günü eve ilk girenin, uğurluluğu bilinen birisinin olması ve evin büyüğünden izin alarak içeri girmesi gerekir. Bunu düşünmeden eve girenler ya kapıdan geri çevrilir ya da uğursuzluğunu gidermek için ayaklarına kül ekilir.
-Galandar sabahı kimseye sezdirmeden denize ve sığırlara bakılırsa deniz şans, sığır uğur getirir.
-Galandar sabahı birine para verenin o yıl evine bereketsizlik girer, birinden para almak bolluk getirir.
-Galandar ayının ilk suyu, o evde uğurluluğu bilinen birine taşıtılır.
-Galandar ayının ilk 12 gününde havaların durumu günü gününe izlenir. Her günün hava durumu sıra ile o yılın aylarına karşılık tutulur. Belirli ayların yerini tutan günlerde hava durumu nasılsa o günün karşılığı olan ayda da havaların öyle geçeceğine inanılır.
-Galandar günü eve ilk giren kişi geveze ise o evin tavuklarının çok yumurtlayacağına inanılır.

Zigana Köyü yöresinde evlenme yaşı çok önceleri kızlarda 15-16, erkeklerde ise 15-20 olarak belirlenirdi. Köylerde erken evlenme çiftçi olan aileye işgücü katkısı sağlama, büyüklere hizmet, bir de “Erken evlenen döl alır, erken kalkan yol alır” atasözünden olduğu gibi nüfusun çoğalması amacıyla yapılırdı. Ancak günümüzde eğitim ve öğretim, maddiyat ve bu gibi nedenlerden dolayı evlilik yaşı yükselmiştir.

Kız veya erkeğin çağı gelince, bilhassa erkek çocuğun anne ve babasında bir telaş başlar, oğullarına eli yüzü düzgün, güzel huylu, becerikli, temiz bir aileye mensup bir gelin adayı bulabilmek amacıyla özellikle oğlan anası, (oğlunun da gönlünden geçenleri öğrenerek) ana oğul çok yakın akrabalar kendilerine göre en iyisinde anlaşırlar. (Ancak günümüzde olay farklılık kazanmıştır. Evlenecek kişilerin görüşleri ön plana alınmaktadır. )

Görücü Gitme :

Evlenme, köylerde bilhassa görücü usulüyle olur. Oğlanın anası babası gelin adayını tanır. Gelin adayı tanındıktan sonra kızı aile yaşantısı titizlikle araştırılır. Kızın becerikliliğini anlamak için halı üzerinde bulaşık yıkattırılır, etrafı kirletmeden bulaşık yıkanırsa adayın becerikli olduğu anlaşılırdı. Örgü ören bir hanım, yumağını koltuk ve kanepe altına bilinçli olarak gönderir, yumak geriye toz almadan gelirse, evin temizliği hakkında bilgi edinilirdi. Erkek anası tarafından kızı görüp beğenmenin bir yerinin de hamamlar olduğu söylenir. Bütünü bu incelemelerden sonra, kızın kendilerine denk olduğu intibasına varırlar. Erkek tarafından kız isteme konusunda becerikli olan iki hanım, kız evine gönderilir. Bu gidişler habersiz olur. Geleneklere göre evinde kızı olan aileler her zaman derli toplu olmak mecburiyetindedir. Çünkü her an kapısı çalınabilir.

Görücüler gelme nedenleri bilinsin bilinmesin geleneklerimiz gereği güler yüzlü karşılanırlar. Uzaktan gelenlere çeşitli ikramlar yapılır. Görücülerin başı, geliş nedenlerini bilmeyen aileye çeşitli esprilerle geliş nedenlerini anlatır. Sohbet sırasında evin tertip düzeni evden geçirilir. Bu arada kızı ve ailenin ağzı yoklanır. Gelen görücülerden kızın haberi varsa, giyinir, süslenir, görücülerin karşısına çıkar. Bu davranış görücüler için müsbet bir cevaptır. Edinilen olumlu izlenimlerden sonra sıra dünürcü gitmeye gelir.

Dünürcü Gitme :

Beğendikleri kızı oğullarına almak isteyen aile birkaç yakınını alarak kız evine gider. Buna “dünürcü gitme” denir. Dünürcüler havadan sudan konuştuktan sonra “Allah’ın emri Peygamber’in kavli ile kızınızı oğlumuza istiyoruz” derler. Kız tarafı, kızını verme taraftarı olsun olmasın, gelenlerden düşünmek için süre ister. Uzak yerden gelenlere töreler icabı yemek ikram edilir. (Ancak yemek ikramının nedeni misafirlere açıklanır.) Düşünme süresi içinde kız evi durumu akrabalarına danışır. Öncelikle büyüklere danışmak usuldendir. Amaç onlarında gönlünü almaktır. Karar yinede anne babanındır. Karar verme süresinin bitiminde tekrar oğlan evi, kız evini ziyaret eder. İsteme cümlesi tekrarlanır. Kızın annesi “Biz bilmeyiz, babası bilir” diyerek topu babaya atar. Misafirler uğurlanır. Birkaç gün sonra kız evine tekrar gelir. İçlerinden en saygın kişi, kızın babasına hitaben, “Allah’ın emri, Peygamber’in kavli …” diyerek söze başlar ve olayı açıklar. “Kız evi naz evidir. Kızın babası vakti iki edelim, danışacak yerlerimiz var” diyerek tekrar gelmelerini ister. Bu gelişte kız babası oğlan tarafına “Allah yazmışsa ne diyelim” sözüyle gönüllerinin olduğunu bildirir. Bu arada tatlı kahve içilir. Erkekler ve bayanlar ayrı odalardadırlar. Kahveleri getiren gelin adayı, dünürcüler kahveyi içinceye kadar elleri önden bağlı divan durur. Başı öne eğik dünürcüleri dinler dünürcüler sezdirmeden kızın tavır, davranış ve fiziki yapısını incelerler. (Ancak kız tarafı vermeye taraftar değilse, kahveler şekersiz, acı olarak verilir. Bu “hayır” anlamındadır.

Kızın babasının olumlu cevabından sonra nüfus cüzdanı oğlanın babasına teslim edilir. Nüfus cüzdanı varsa kızın erkek kardeşi veya bir yakını tarafından beyaz işlemeli bir mendile sarılarak gümüş tepsi içinde oğlanın babasına sunulur. Oğlan babası da nüfus kâğıdına karşılık, bir miktar parayı tepsiye bahşiş olarak bırakır. Artık kız verilmiştir. Yöremizde başlık parası yaygın değildir. Nüfus kâğıdı verilince kız-oğlan babası birbirlerini kucaklayarak “hayırlı olsun” dileklerinde bulunurlar. Kız tarafı erkek tarafıyla birlikte kız evinde yemek yerler. Erkek tarafından getirilen tatlı, misafirlere ikram edilir ve bu ikram çiftlerin ağzı tatlı olsun anlamına gelir. Kahveler içilir, oğlan babasının kahveler için bahşiş vermesi adettendir. Bu arada dini nikâh, resmi nikâh ve nişan günleri tespit edilir. Dini nikâh kız verildiği akşam veya ertesi akşam yapılır. Nikâh imam tarafından, birkaç şahitle yapılır. Nikâh yapılırken odaya kimse alınmaz. Kilit bükülmez, düğüm atılmaz. Ters olan şeyler düzeltilir, eller üst üste getirilmeze. Bu davranışlar evlenen çiftlerin nasiplerinin bağlanmaması içindir. Nikâh dualarla, kurallara uygun olarak yapılır. Nikâh kıyıldıktan sonra erkek evi tarafından getirilen şekerle nikâh şerbeti ezilir. Şerbeti ezen bilge kişi “Zannetme ki gayreyler. Arif anı seyreyler. Görelim Mevla neyler. Neylerse güzel eyler.” İhlâsıyla şerbeti ezer. Yapılan şerbet çiftlere aynı bardaktan içirilir. Diğer misafirlere de dağıtılır. Damat babası şerbet için de ayrı bir bahşiş verir. Bu arada nişan merasiminin günü, takılacak takılar, alınacak eşyalar üzerinde konuşulur. Bazı yörelerde resmi nikâh, dini nikâhtan önce yapılır.

 Nişan Günü :

Nüfus cüzdanı alındığı akşam, kararlaştırılan nişan gününün eşe, dosta, akrabalara duyurulur. Nişan töreni kız tarafından yapılır. Nişanda kız ve erkek tarafı hazır bulunur. Söz kesildiği akşam, nişan için kararlaştırılan hediyeler ve takılar oğlan tarafından kız tarafına getirilir.

Kız tarafından damada alınan hediyelerde erkek tarafına gönderilir. Geline nişan elbisesi giydirilir ve süslenir. Kadınlar tarafından ortaya alınan geline, erkek tarafından nişan yüzüğü, küpesi, saati takılır. Bazen de damatla geline aynı ortamda yüzükler takılır ve kurdelesi kesilir. Kurdelenin ucundan kesilip, orda bulunan genç kızların nasipleri açılması için dağıtılır. Erkek tarafından getirilen hediyelik eşyalar, hediye edilecek kişilerin adları okunarak gösterilir.

Takıların takılış sırasında hayırlı olsun nidaları ve alkışlar yükselir. Takı töreninden sonra gelin kendisine öncülük yapacak bir arkadaşıyla kayınvalideden başlayarak, sırasıyla misafirlerin ellerini öper. Kız evi tarafından hazırlanan yemek ikramından sonra yöresel maniler söylenerek bir müddet eğlenilir. Yapılan harcamalarda erkek tarafı üzerine düşeni fazlasıyla yapar.

Düğün Töreni :

Nişan töreninden sonra sıra düğün törenine gelir. Düğünler en çok sonbahara rastlar. Düğün törenine kız ve erkek evinden birer kişi görevlendirilir. Düğüne hazırlanmış heybe içinde leblebi, fıstık, şeker karışımı paketler, meyve, meyve kurusu hazırlanarak veya bardaklarla ev ev dolaşılarak düğüne çağırılır. Düğün günleri genellikle Perşembe ve Pazar günleridir. Oğlan ve kız evinde hazırlıklar yapılır. Kız evinde birkaç gün önceden başlanarak hazırlanan çeyizler yıkanıp ütülenerek sandıklara yerleştirilir. Temizlik yapılır. Köylerde bilhassa “Düğünümüz var, evimize ekmek, yufka, siron, erişte keselim” diyerek hazırlıklar yapılır ve düğün gününe saklanır. Hayırlı olsuna gelenler tarafından yiyecek ve çeşitli eşyalar hediye olarak getirirler. Bazı yörelerde düğün evine bayrak asılır ve direğin dik durmasına önem verilir. Her iki tarafta da eğlence başlar. Gelen misafirlere çay veya yemek ikram edilir. Düğünden bir gün önce gelinin giysileri damat evinden, damadın elbiseleri kız evinden çeşitli bahşişler verilerek alınır. Bu işlemi kız ve erkeğin yakınlarından birisi yapar. Düğün salon düğünü değilse, gelin adayı arkadaşları tarafından ayrı bir odada süslenir. Damat da oğlan evinde arkadaşlarıyla beraberdir. Eğlence başlarken oğlan tarafından yengeler gelir. Bir tanesi baş yengedir. Baş yenge olan kişi her türlü espri ve şakaya dayanıklı olmalıdır. Yengelere kahve ikramı yapılır. Kahve ikram eden kişiye bahşiş verilir. Daha sonra gelin bir arkadaşıyla el öpmeye getirilir, yengelerle bütün misafirlerin ellerini öper. Gelin davetlilerle birlikte eğlenceye katılır. Gecenin geç saatlerine kadar eğlence devam eder.

Kına Yakma :

Gecenin geç saatlerine kadar devam eden eğlence sonunda, kına yakma törenine geçilir. Erkek tarafından getirilen kına dualarla yoğrulur. Yoğurma işi manilerle devam eder. Kına bir tepsi içine konulur. Gelinin 5-10 arkadaşıyla birlikte ilahiler söylenerek, misafirler arasında grup halinde dolaşılır. Şarkı ve Türkülerle gelin ağlatma olayı da gerçekleşir. Hazırlanan kına da ilk önce gelinin eline yakılır. Gelinin elleri özel hazırlanmış mendillerle bağlanır. Arzu eden diğer davetlilere de bu kınadan yakılır.

Ertesi gün gelinin baba evinden ayrılma günüdür. Düğün sahipleri erkenden kalkarlar. Gelin adayı hazırlanır, eşyalar derlenip toplanır. Erkek tarafından gelecek misafirler için ikramlar hazırlanır. Erkek tarafında öğleye doğru Damatın harmana çıkarılma ve damat traşı töreni yapılır. Damat babalık tarafından hazırlanır, takım elbise ve kıravatı ile birlikte omuzlarına atılan havlu ve mendillerle birlikte yavaş yavaş harmana alınır. Damat bu sırada çok saygılı ve sessiz olması usuldendir. Bu sırada kemençe eşliğinde oyunlar oynanır, türküler söylenir ve damatın oturmuş olduğu masa başına gidilerek hediyeler verilir. Genellikle hediyesini veren kişi eğlenceye uygun olarak silahı ile ateş ederek töreni neşelendirmeye çalışır.  Öğle saatinde erkek tarafı kemençe eşliğinde düğün alayıyla birlikte kız evine hareket ederler. Kız evine geldiklerinde dünürcülere yemek ve kahve ikram edilir. Gelini almaya gelen hanımlar ayrı bir odaya alınırlar. Sıra gelin adayına ait eşyaların baba evinden taşınmasına gelir. Sandık çıkarma olayı, oğlan tarafından biraz pahalıya mal olur. Sandık çıkarılacağı sırada kızın erkek kardeşi sandık üzerine oturarak “sandık ağır kalkmıyor” diyerek meramını anlatır. Erkek tarafından gelinin kayınpederi veya kaynı, bahşiş vererek kızın kardeşinin gönlünü alır. Sandık çıkarıldıktan sonra diğer eşyalar erkek tarafına gönderilir. Gelin evden çıkacağı zaman baba evinde herkesle vedalaşır. Dış kapının ağzına kadar gelir. Sağ ayağı ile adım atması istenir. Bu arada kız ve erkek tarafı vedalaşırlar. Kayınpeder dualar okuyarak gelinin koluna girer ve evden çıkarır. Önceleri gelin, dünürcüler tarafından süslenmiş eğerli atlarla yola çıkarılırdı. Gelinin erkek kardeşi, gelin atının başını tutarak oğlan evine kadar kendisine eşlik ederdi. Gelin atının başına çeşitli takılar takılır, bu takılar atın sahibine kalırdı. Günümüzde gelin, baba evinden arabayla alınmaktadır. Yol boyunca köylü gençler ve çocuklar tarafından düğün alayının önü kesilerek bahşiş alınır.

Bu arada erkek evi zevkli bir telaş içindedir. Ailelerine yeni bir aday katılacaktır. En iyi nasıl karşılayabiliriz telaşı içindedirler. Damat adayı evin damında gelini beklemektedir. İçinde çerez bulunan bir poşeti gelinin başından saçar. O anda kalabalığın içinde bulunan çocukların sevincine diyecek yoktur. Kız tarafından gelenler “Kaynana geline kapı bahşişi olarak ne vereceksin” diye bağırırlar. Kaynana da koyun, inek, arazi, altın gibi şeyler hediye eder. Bu bahşiş gelinindir. Damatın evine girerken gelinin ayağına bereket getirsin diye büyük bakır kazan değdirilir. Gelin artık damat evine gelmiştir. Kendisine eşlik eden akrabalarına oğlan evi tarafından ikramlar yapılır. Kız evinden gelenler birkaç saat sonra vedalaşarak ayrılırlar.

Gerilik Töreni :

Kız tarafı çeyizlerden bir kısmını ayırarak oğlan evine hediye edilmesini ister. Bunlardan kime ne verileceği tespit edilir. Gelinle damat, birkaç akrabasıyla birlikte çeşitli hediyelerle baba evine giderler, anne babanın eli öpülür. Birkaç gün sonrada kız evinde hazırlanan hediyelik bohçalar erkek evine getirilir. Hediyeler sahiplerine verilir. Karşılığında bahşiş verilir. Bu sırada da küçük bir eğlence yapılır. Artık kız ve oğlan evinde dostluklar başlamıştır. Bu tören aynı zamanda evliliğin tescilidir. Günümüzde salon düğünlerine önem verilmektedir. Gelenek göreneklerimizin birçoğu unutulmaya yüz tutmuştur.

ASKERE UĞURLAMA

Erkek çocukların hayatında önemli bir dönemi olan askerlik hizmeti, anne ve babalar açısından da çocuklarının vatan savunması gibi bir kutsal vazifeye katılması bakımından büyük önem taşır. Halk arasında asker ocağı peygamber ocağı olarak kabul edilir ve askerlik hizmeti gençlerimiz için büyük kutsiyet taşır. Bunun için de gençlerimiz askere giderken bu sorumluluğun farkında olup bilinçli bir şekilde ve coşku içerisinde bu vazifeyi üstlenirler. Yöremizde askerlik çağına gelmiş gençlerimiz askere gönderilirken askerler, aileleri ve yakın çevreleri tarafından tam bir şenlik havası yaşanır.

Askere gidecek olan genç, gideceği günden birkaç gün önce akrabalarıyla eş ve dostuyla vedalaşmaya başlar. Vedalaşmaya gittiği kişiler de ona hediyeler verir. Bu hediyeler genelde askere gidene harçlık verme şeklinde olabileceği gibi askerde işine yaraması açısından çorap, mendil, iç çamaşırı, havlu hediye etme şeklinde de olur. Askere gidecek gence arkadaşları gitmeden 1-2 gün önce eğlence tertip ederler. Hep birlikte coşku içinde eğlenilir. Asker evinde büyük bir telaş yaşanır. Hazırlıklar yapılır, yemekler pişirilir. Bu coşku ve telaş gencin askere gideceği gün iyice yoğunluk kazanır. Gençler ya tek tek ya da toplu olarak askere giderler. Bu askere uğurlama işine halk arasında sevkiyat denir. Sevkiyat gününde asker evinde yemek verilir, yakın çevreye yemek yedirilir. Daha sonra  kemençe eşliğinde  oyunlar oynanarak, coşku içerisinde askerler uğurlanır.

Bu arada gençler, arkadaşları tarafından kucaklarına alınıp havaya atılır ve “En büyük asker bizim asker” tezahüratları etrafı inletir. Gençler kutsal bir görevi yerine getirmeye gittikleri için mutludurlar. Ama aynı zamanda otobüse binip de arkalarından sallanan elleri ve buğulu gözleri görüp ayrılığın hüznünü de yaşarlar.               Ya geride kalanlar. Onlar ayrılığın hüznünü çok daha fazla yaşayıp karışık duygular içinde olan insanlardır. Evladından ayrılan ana-baba, eşinden ayrılan yar ve babasından ayrılan çocuk artık hepsi büyük bir sabırla tezkere gününü saymaya başlarlar. Herhalde geride kalanlar içinde en fazla yükü analar taşır. Bu işin içinde gidip de gelmemek de var. Bir tarafta sevinç ve gurur, öbür tarafta hüzün. Anaların bu duygularını yöremizde söylene gelen şu mısralar çok güzel ifade eder; “Oğlan ettim yorgan kabardı. Büyüttüm yürek kabardı” Ama analar bunca hüzün dolu duygularına rağmen, oğullarının bu kutsal görevi başarı ile tamamlayıp dönecekleri günü düşünüp mutlu olurlar. Askere giden gençler, kutsal hizmeti bitip döndüklerinde, askere giderken kendilerine hediye veren yakınlarına ve eş dosta kına ve çerez getirir.

 Böylece hayatında bir dönüm noktası teşkil eden ve geride acı tatlı bir sürü anı bırakan bu dönemi başarıyla geçirmenin mutluluğunu yakınlarıyla paylaşır.

DİNİ BAYRAMLAR

Unutulmaya yüz tutmuş bütün gelenek ve göreneklerimiz gibi, hatırın, gönlün, sevginin saygının, birlik ve beraberliğin, kaynaşmanın sembolü olan bayramlarımız da yavaş yavaş özelliklerini kaybetmeye başlamıştır.

Eskiden daha bayramlar gelmeden heyecanı bütün evleri sarar, herkes yoğun bir hazırlığa aşlardı. Bayramlık elbiseler hazırlanır, evler temizlenir, çeşit çeşit yemekler yapılır, arefe gününün akşamı genç kızların ellerine kınalar yakılırdı. Çoğu kez bayramlık elbiselerini akşamdan giyen çocuklar geceyi uyanık geçirirlerdi. Sabahı dar bekleyen çocuklar büyükleriyle birlikte abdestlerini alarak caminin yolunu tutarlardı. Yaşlılar bayram vaazını dinlemek için erkenden saflarda yerlerini alırken gençler caminin avlusunda bir müddet sohbet ederlerdi. Bu sırada genç kızlar cemaat namazdan dönünceye kadar evlerindeki odalarını bayrama hazırlardı.

Bayram namazından sonra herkesin birbiriyle bayramlaşmasını sağlamak amacıyla camide halka oluşturulurdu. Bu halkalarda imamdan başlayıp, yaşlılardan gençlere doğru uzayan bir sıra takip edilir ve topluca bayramlaşılırdı. Bu bayramlaşma halkaları dargınların ve küskünlerin barışmalarına vesile olurdu. Ramazan bayramlarında camilerdeki bu bayramlaşma töreninden sonra köy ziyaret edilen evlerde yenen yemeklerle dostluklar tazelenirdi.Her evde çeşit çeşit yemekler sinilerle odanın bir kenarına dizilir, gençler tarafından serilen sofralara paylaştırılırdı.En zengininden en fakirine kadar bütün kadınlar odaya gönderecekleri sütlaçları, erişteleri, sironları özenle hazırlardı.Çünkü köyün kadınları arasında keyfenilik ve hamaratlık yarışı olarak algılanırdı.Köye mezralardan bayram namazı için gelen misafirler mahalle sakinlerince özellikle kollanarak misafir odalarına getirilir, yemekler yenir, sohbetler edilirdi.Yaşlılar yemeklerini yiyinceye kadar gençler bir taraftan hizmetlerini sürdürür diğer taraftan semaverle çay demlenirdi.

Kurban bayramlarında toplu bayramlaşma töreninden sonra kurban kesme hazırlıklarına başlanırdı.Bir kaç ay öncesinden seçilen, özenle bakılan,kınalanıp süslenen kurbanlıklar tekbirlerle kesilirdi.Yaşlılar bayram arifesini oruçlu geçirdiklerinden kurban eti öncelikle onlara ikram edilirdi.Kurban etlerinden fakirlere verilmek üzere ayrılan pay gençler tarafından dağıtıldıktan sonra kalan etler kavrulur, her evde bir bayram ziyafeti gerçekleştirilirdi. Bayram hizmetleri tamamlanınca çocuklar ve gençler bayramlıklarını giyer, bilhassa küçük çocuklar bayramlaşma turlarına çıkarlardı. Yaşlıların elini öpen, bayram şekerlerini ve harçlıklarını alan çocuklara yaşlılar “El Öpenlerin Çok olsun” , “Çok Bayramlar Göresin”, “Yılda Bu Vakitlere gelesin”, “Allah Tekrarını Nasıp Etsin” gibi hayır dualarda bulunurlardı. Bayramların, sevinçle hüznü birleştiren anları mezar ziyaretlerine tesadüf ederdi. Arife gününden başlayan mezar ziyaretleri bayram süresince devam eder, okunan Kuranlar ve dualarla ölüler yad edilirdi. Acısı ve hatırası taze olan insanların gözyaşları, bayramları yasa dönüştürür, acılar ve kederler de sevinç ve mutluluklar gibi paylaşılırdı.

Kendinden daha yaşlı akrabası bulunanlar camideki toplu bayramlaşma ile yetinmeyip mutlaka ev ziyaretlerinde bulunurlardı. Bayramın birinci yada ikinci gününün akşamında nişanlı erkeklerin evlerinde “gelin görme” telaşı başlardı.”oğlan tarafı” önceden hazırladığı bayramlık hediyelerle kız evine gider, büyüklerin ellerini öpen geline hediyesi verilirdi. Ziyarete gidilen her evde gelenlere ikramlarda bulunulurdu.

Hazırlayan: Hamza Üstün